LOZAN KONFERANSI
LOZAN KONFERANSI

Lozan Konferansı görüşmelerinin kesildiği dönemde 1 Nisan’da yeni seçimlere gidilmesi kararı alınmış ve böylece “İhtilal Meclisi” gibi çalışan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin “birinci” dönemi sona ermişti. Öte yandan bakanlar Kurulu içerisinde beliren görüş ayrılıkları yüzünden Rauf Orbay, 4 Ağustos’ta istifa etmişti. 14 Ağustos’ta mecliste yapılan seçimlerde Bakanlar Kurulu Başkanlığı’na Fethi Okyar getirilmiş, İsmet İnönü de Dışişleri Bakanlığı görevini korumuştu.

Lozan Antlaşmasının başlıca devletlerce onaylanıp geçerlilik kazanması üzerine İstanbul’daki Anlaşma Devletlerinin birlikleri, 2 Ekim 1923’te oradan ayrilmışlardı. Bununla 13 Kasım 1918’de denetim bi

ciminde başlayan, ama 16 Mart 1920’de doğrud, doğruya işgale dönüşen yabancı silahların gölge ve baskısı altında yaşanan günler de sona ermis Sükrü Naili Gökberk komutasındaki Türk birlikleri 6 ekim 1923’te İstanbul’a girmiş ve halkın coskun gösterileriyle karşılanmıştı. Istanbul kurtarılmistu

Ama bu sevinç, bir sorunu da yanında getirmisti. Bizanstan bu yana devletlere, “başkentlik” yapan istanbul, artık TBMM hükümeti yönetimine geçtiğine göre, bu yeni Türkiye devletinin yönetim merkezinin de oraya taşınması gerekmez miydi? Başka bir deyişle, yeni devletin başkenti neresiydi ve neresi olması gerekirdi? Ankara’da kurulan devleti tanidiklarini Lozan Antlaşmasını imzalayarak katılımı

olan yabancılar da Türkiye’nin başkenti konusuyla ilgilendiklerini gizlemiyorlardı. Onun için sorunun geciktirilmeden çözülmesi gerekirdi.

Ankara 27 Aralık 1919’dan başlayarak Türk ulusal hareketinin yönlendirildiği merkez olmuştu. Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti, yani yeni devlet orada kurulmuştu. Bu yönüyle gerçekte yeni devletin başkenti olmuştu. “3.5” yıl süren bu işlevden yoksun bırakılması kolay değildi. Aslında önemlisi yeni devlete yeni başkent gerekirdi. Bunu yasa ile belirlemek aşamasına gelinmişti. Bu görevi de inönü üstlenmiş ve 9 Ekim’de arkadaşlarıyla birlikte bunu içeren bir yasa önerisinde bulunmuştu. Tek maddelik bu öneri, Meclisin 13 Ekim 1923 günkü oturumunda görüşülmüş ve büyük çoğunlukla kabul edilmişti. Yasa haline gelen bu tek maddelik ve tek tümcelik öneride şöyle deniliyordu: “Türkiye Devletinin yönetim yeri (makarr-ı idaresi) Ankara

şehridir.”

CUMHURİYETİN İLANI Tam o günlerde kabine üyelerinin seçimi konusunda Mecliste başlayan çekişmeler ve doğal bunalım, M. Kemal’e yeni devletin adı olan cumhuriyetin artık açıkça belirtilmesi zamanın geldiğini kanısını vermişti. Başbakan Fethi Okyar, aynı zamanda kendisinin üstlenmiş olduğu İçişleri Bakanlığını 24 Ekimde bırakınca bunalım daha da artmıştı. Ertesi günü toplanan Halk Partisi grubu, Rauf Orbay’ı Meclis ikinci Başkanlığına, Sabit Sağıroğlu’nu da İçişleri Bakanlığına aday göstermişti. Ancak bu öneriler sorunu çözememişti. Çünkü Sağıroğlu ikinci gruptan biri olarak tanınıyordu ve aday gösterilmeler kendilerinin yokluğunda yapılmıştı. 26 Ekim’de Çankaya’da M. Kemal’in başkanlığında yaplan bir bakanlar Kurulu toplantısında Fethi Okyar’la birlikte öteki bakanların da çekilmeleri ve yeniden seçilecek olsalar bile görev kabul etmemeleri kararına varılmıştı. Ancak görevin niteliği gereği Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak istifa dışında tutulmuştu. Bu karar gereği Fethi Okyar kabinesi 27 Ekim’de istifasını vermişti. Bunun üzerine çeşitli gruplar kendilerine göre bir kabine oluşturabilmek amacıyla yoğun bir çaba içine girmişlerdi. M. Kemalise 28 Ekim akşamı bazı bakan ve milletvekillerini Çankaya’daki evine akşam yemeğine çağırmıştı. İsmet İnönü, Kazım Özalp, Fethi Okyar, Ruşen Eşref Ünaydın, Fuat Bulca, Kemalettin Sami ve Halit Karsialan’dan oluşan grupla yemek yenirken M. Kemal kararını açıklamıştı. “Yarın Cumhuriyet ilan deceğiz!” Hazır bulunanlarca karar olumlu karşılanmış ve hemen izlenecek yolun saptanmasına girişilmişti. Konuklar gittikten sonra İnönü ile M. Kemal bu amaçla Anayasada yapılması gereken değişikliklere ilişkin bir yasa tasarı da hazırlamışlardı.

29 Ekim 1923 Pazartesi sabahı saat 10.00’de toplanan Halk Partisi Grubu’nda bakanlar Kurulu seçimleri sorunu ele alınmış, ancak bir sonuca ulaşılamamıştı. Bu sırada Kemalettin Sami’nin sorunun Genel Başkan olarak M. Kemal tarafından çözülmesini dileyen önergesi kabul edilmiş ve gruba gelen M. Kemal kendisine bir saat süre tanınmasını dilemişti. Bir önceki gece düşünülen çerçevede gelişen bu olaylardan sonra Meclisteki odasına milletvekillerini çağırıp onlara durumu ve hazlırlanan yasa tasarını açıklayan M. Kemal sorunu çözmüştü artık.

Grup toplantısından sonra saat “18:00″de Büyük Millet Meclisi toplantısına geçilmişti. Anayasada değişikliği öngören önerge hemen Anayasa komisyonuna gönderilmiş ve orada benimsenerek “öncelik ve ivedilikle” görüşülmesi isteğiyle genel kurula sunulmuştu. Komisyon Başkanı Yunus Nadi’nin kısa bir açıklamasından sonra tartışma gereği duyulmaksızın maddelerin ayarlamasına geçilmişti. Bununla Anayasanın birinci maddesi sonuna “Türkiye devletinin hükümet sekli cumhuriyettir” hükmü ekleniyor, diğer birkaç maddesinde de değişiklikler yapılıyordu. Milletvekillerinin “Yaşasın Cumhuriyet!” sesleri ve alkışları arasında oylama yapılırken saatler “20.30”u gösteriyordu. Cumhuriyetin ilanı kararına birkaç üye çekimser kalarak katılmamış, katılan “158” üyenin tümü olumlu oy vermişti.